Scarlett Johansson, Saturday Night Live’ı sunmaktan büyük keyif aldı

Scarlett Johansson, ‘Saturday Night Live’ programını sunma deneyiminden büyük keyif aldığını açıkladı.

Scarlett Johansson, ‘Saturday Night Live’ın 50. sezonunun final bölümünü sunmaktan büyük keyif aldı.

40 yaşındaki aktris, kısa süre önce uzun soluklu komedi programını yedi kez sunan ilk kadın oldu ve bu deneyimi çok sevdiğini açıkladı. Scarlett – ‘Saturday Night Live’ yıldızı Colin Jost ile evli – ‘Extra’ya şunları söyledi:

“50. sezonu 30 Rock’taki oyuncu kadrosu ve ekiple birlikte kapatabilmek beni gerçekten mutlu etti… Orada gerçekten ailevi bir atmosfer var ve biliyorsunuz, 50. yıl özel programı gibi herkes için inanılmaz emek isteyen bir yıl oldu ve ardından çok başarılı bir sezon geçti.”

Scarlett kısa süre önce yönetmenlikteki ilk filmi ‘Eleanor the Great’i Cannes Film Festivali’nde tanıttı. Hollywood yıldızı, son haftaların kendisi için adeta bir koşuşturma içinde geçtiğini de itiraf etti.

“Sanırım hâlâ tüm bunları sindirme aşamasındayım ve bu sürecin bir parçası da Cannes’a gitmekti. Ertesi gün yola çıktım ve şimdi buradayım. Sanırım ancak iki ay sonra tüm bunların anlamını kavrayabilecek noktaya geleceğim.”

Öte yandan Scarlett, “komik olmayan biriyle birlikte olmayı hayal bile edemediğini” de son zamanlarda açıkladı.

Oyuncu, mizahın hayatında çok büyük bir yer tuttuğunu ve her türlü zorluğun üstesinden gelmesine yardımcı olduğunu düşünüyor.

2020’den beri Colin ile evli olan Scarlett, Collider’a şunları söyledi:

“Eşim bir komedi yazarı ve komik olmayan biriyle birlikte olmayı hayal bile edemem.

Çok komik bir evde büyüdüm. Babam Danimarkalı ve oldukça kuru bir mizah anlayışı vardır, annem ise Yahudi, bu da kültürel olarak mizahın kimliğimizin büyük bir parçası olduğu anlamına geliyor. Elbette New York’ta büyümek de bunun başka bir katmanı. Yani, kötü şeylerdeki ironik mizahı da görebiliyorum.”

Scarlett ayrıca yönetmenlikteki ilk filmininNew York merkezli filmlerden ilham aldığını belirtti.

“Senaryo bana çok sevdiğim, 90’lardan ve 2000’lerin başlarından bağımsız New York filmlerini hatırlattı; ister ‘Living Out Loud’, ister ‘Crossing Delancey’ ya da bazı Woody Allen filmleri gibi… O filmlerle aynı potansiyeli taşıyordu,” dedi.